GÜNDEM

"Ayşe tatile çıksın" parolasının hikayesini kahramanı anlattı: İsmim sembol ama olayın kahramanı ben değilim

Abone Ol

Türkiye, garantörlük hakkını kullanarak ve Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlattı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile İngiltere ve Yunanistan'a "barışın yeniden tesisini sağlamak üzere müzakerelere başlama" çağrısında bulunan Türkiye, 22 Temmuz'da harekatı durdurdu.

Garantör ülkeler Kıbrıs meselesinin çözümü için görüşmelere başladı. 25 Temmuz 1974'te toplanan 1. Cenevre Konferansı, 30 Temmuz'da Cenevre Deklarasyonu ile son buldu. Konferansın 8 Ağustos'ta başlayan ikinci aşamasında, Yunanistan, Ada'da yeni anayasal düzenin kurulmasına yönelik tüm teklifleri reddetti ve anayasaya ilişkin varılacak bir uzlaşma için Türk birliklerinin geri çekilmesini ön koşul olarak ileri sürdü. 2. Cenevre Konferansı görüşmelerinden de sonuç çıkmayınca 14 Ağustos'ta "Ayşe tatile çıksın" parolasıyla Kıbrıs Barış Harekatı'nın ikinci aşaması başladı ve 16 Ağustos'ta ateşkes ilan edildi.

Parolada ismi geçen Prof. Dr. Ayata, 19 yaşında ODTÜ Sosyal Bilimler Bölümü'nde öğrenciydi.

Dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızı Ayşe'nin, tatil için tek başına değil, güvenilir bir aileyle seyahat etmesi için dönemin Turizm Bakanı Orhan Birgit ile yaptığı sohbet, bir anda Cenevre-Ankara hattında Kıbrıs Barış Harekatı'nın parolası oldu.

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanlığından emekli olmasının ardından misafir öğretim üyesi olarak aynı üniversitede görevini sürdüren ve "Ayşe tatile çıksın parolası bir sembol, Kıbrıs Barış Harekatı'nın asıl kahramanı ben değilim." düşüncesiyle 50 yıl basına konuşmayan Prof. Dr. Ayata, harekatın 50. yılının önemine atfen AA'ya konuştu.

1974'te Kıbrıs Barış Harekatı olduğunda babası Turan Güneş'in Dışişleri Bakanı olduğunu hatırlatan Ayşe Güneş Ayata, harekat öncesinde babasının Çin'e resmi ziyarette bulunduğunu, annesinin babasına eşlik ettiğini, kendisininse babaannesi ve erkek kardeşiyle Ankara'da kaldığını anlattı.

Bu sürede ODTÜ'de dönem sonu sınavlarının sona erdiğini aktaran Prof. Dr. Ayata, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz tabii harekatı bilmiyoruz, bu nedenle ben de kendime göre tatil planları yapıyorum ve anneannemin İstanbul'daki mütevazı yazlığına giderim diye düşünüyorum. Çin gezisi bir hafta 10 gün sürecek ve annem, babam dönünce ben de tatile gitme planı yapıyorum. Tabii Sampson Darbesi olduğu zaman Çin'de babama haber veriyorlar. Babam acil olarak Türkiye'ye dönüyor. Ben daha meselenin vahametinin farkında değilim. Belki de Türkiye'deki hiç kimse bunun farkında değil. Hatta babamın döneceği gece, ben artık kendimi tatile çıkabilir hissettiğim için İstanbul'a anneannemin yanına gittim. Babam ertesi sabah telefon etti ve 'Hemen dönüyorsun.' dedi. Bir arkadaşının arabası geliyormuş Ankara'ya, yani gece İstanbul'a gittim ertesi sabah tekrar Ankara'ya döndüm. Böylelikle tatilim yarıda kesildi, ben de biraz bozuldum, öyle söyleyeyim."

20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı'nın ilk aşamasının ardından babasının geniş bir heyetle Cenevre Konferansı’na katıldığını belirten Ayşe Güneş Ayata, o dönemki koalisyon hükümetinin başbakanı Bülent Ecevit ile CHP’li bakanların, desteklerini göstermek üzere heyeti uğurlamaya geldiğini söyledi.

Prof. Dr. Ayata, "Ayşe tatile çıksın" parolasının burada nasıl oluşturulduğunu şöyle anlattı:

"Babam, o sırada Turizm Bakanı Orhan Birgit'e 'Tatile giden tanıdık birileri varsa Ayşe'yi de onlarla birlikte gönder. Bu işler çok uzun sürecek.' diyor. Birinci Harekattan sonra Kıbrıs'ta Türklerin bulunduğu yer son derece küçük, Girne, birazcık Girne'nin etrafındaki sıkışık bir alan… Yani o alanın içine sıkışmış olan bir Türk nüfusun orda yaşaması herhalde çok zor görünüyor. Yani tabii ki istenen, bir anlaşma sağlanmasıdır muhtemelen. Ama o anlaşma sağlanmadığı zaman da bir şekilde o askeri harekatın biraz daha genişletici bir şekilde yapılması mümkün olabilir diye düşünülüyor ve onun için de 'bir parola belirleyelim' diyorlar. Ben istihbaratçı olmadığım için tam olarak bilmiyorum ama muhtemelen şöyle düşünüyorlar; Babam Turan Güneş ve Bülent Ecevit, 'başka ülkeler bizi dinliyorlardır' düşüncesiyle İkinci Harekat'ın başlaması için bir parola belirlenmesine karar veriyorlar. 'Ayşe tatile çıksın' parolası babamdan Ecevit'e bir işaret oluyor. Babamın aklına biraz önce de benim tatilimi konuştuğu için 'Ayşe tatile çıksın' diyeyim diyor ve sen de o zaman anla ki bu müzakereler de çok fazla bir yere gidemeyecek gibi görünüyor ve bir şekilde harekat hazırlığı yapılmaya başlansın."

Cenevre Konferansı’nda Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantör ülke, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ise taraflar olarak yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Ayata, "O günlerde Orhan Birgit'in kız kardeşi ve annesi de tatile gideceklermiş. Orhan amca da 'Ayşe de bir yere gitmek istiyormuş. Ayşe'yi de götürün.' diyor. Ve babama müzakeredeyken 'Eğer izin verirsen Ayşe de onlarla tatile çıksın.' diye mesaj gönderiyor. Babam fena halde telaşlanıyor. Müzakere devam ederken 'Ayşe tatile çıksın' lafı nereden çıktı diye. Orhan Birgit'ten bu haberi Profesör Haluk Ülvan getiriyor babama. 'Haluk nereden çıkarıyor? Ayşe'nin tatili sırası mı şimdi?' diyor. Fakat böylelikle heyetin içinde bir Ayşe'nin tatiliyle bu parolanın bağlantısı arasında bir bağ oluyor." diye konuştu.

Prof. Dr. Ayata, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Son gece, yani ikinci harekatın başlamasından önceki gece artık meydana çıkıyor ki yani müzakerelerin yürüyecek bir tarafı kalmıyor. Fakat şöyle bir şey var, taktik olarak da Türkiye'nin önceden bunu planlamış olmasını istemiyorlar, çünkü o da diplomatik açıdan ciddi bir sorun. Yani müzakereler devam ederken 'Türkiye harekata başladı' densin de istemiyorlar. Babam bu sefer Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla kriptolu olarak 'Ayşe tatile çıksın' diye bir mesajı, Bülent Ecevit'e gerçekten gönderiyor."

"Gece 02.00 gibi mesaj Silahlı Kuvvetler'e gidiyor"

Ayşe Güneş Ayata, olayların bundan sonraki bölümünü başkalarından duyduğu şekliyle anlatacağını belirterek, şöyle konuştu:

"Dışişleri Bakanlığında o zaman teleks masasının başında bir meslek memuru olarak Ertuğrul Apakan oturuyor. Apakan, daha sonra Kıbrıs konusuyla yakından ilgilenmiş ve Dışişleri Müsteşarlığı yapmış olan bir büyükelçi. Apakan şifreyi çözüyor. Şifre: 'Ayşe tatile çıksın'. Savaşlar, müzakereler dönüyor, ondan sonra bakanın kızı tatile çıkacak... Ertuğrul Apakan bu duruma biraz mütereddit kalıyor. Fakat mesajı alıyor ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı'na götürüyor. Müsteşar da 'aman ne diyorsun' diyor ve mesajı kaptığı gibi Bülent Ecevit'e gidiyor. Böylelikle harekat hazırlığı başlıyor. Gece yarısı saat 02.00 gibi mesaj bakanlığa ve oradan da Silahlı Kuvvetler'e gidiyor, harekatın başlayacağının sinyali oluyor. Bir taraftan da müzakereleri kesip de o saatte başlamak da istemiyorlar. Müzakereleri kesecekler ama erken saatte kesmek istemiyorlar, çünkü müzakereler öyle bir noktada kesilmesi lazım ki kesildiği an harekat başlasın.

Babamın daha sonra Londra'da Kıbrıslı Türklere anlattığına göre o gece Rauf Denktaş'a 'Şimdi siz çıkın, Lala Mustafa Paşa'dan beri Kıbrıslı Türklerin gördüğü mezalimi iki saat kadar anlatın.' diyor. Müzakereler sırasında söz kesmek yok, herkes istediği kadar konuşuyor. Denktaş da 2 saat konuşuyor ama laf bitince bu sefer babam başlıyor, aynı konuşmalara. Biraz daha meseleyi uzatarak. Bir noktadan sonra diğer ülke temsilcileri 'Türkler bu işi uzatıyor' diyorlar. Ondan sonra da müzakereler kesiliyor. Müzakereler kesildikten hemen sonra da Kıbrıs'a ikinci harekat başlıyor."

"Parola olarak kararlaştırdığımız kız Ayşe de burada"

Ayşe Güneş Ayata, bu olayın ertesi sabahında annesinin kendisine telefon açtığını ve "Biz burada hep senden bahsediyoruz." dediğini aktarırken, o zaman neden kendisinden bahsedildiğini anlamadığını söyledi.

Konferans sonrasında Esenboğa Havalimanı'na, Bülent Ecevit ve bütün hükümet yetkilileri ile birlikte heyeti karşılamaya gittiklerini dile getiren Prof. Dr. Ayata, "Orhan Birgit, gazetecilikten gelmeydi ve gazetecilere bu parola olayını söylemiş. Birdenbire etrafımda bir hareketlilik yaşandı. Sonra da Bülent Ecevit, gazetecilere, 'Dışişleri Bakanımız Turan Güneş ile aramızda bir parola kararlaştırdık. Parola olarak kararlaştırdığımız Turan Güneş'in kızı Ayşe de burada' dedi. Beni gösterdi ve ben de o zaman adımın parola olduğunu öğrendim."

"İsmim bir sembol ama ben bu olayın kahramanı değilim”

Ayşe Güneş Ayata, Esenboğa Havalimanı'nda gazetecilere Bülent Ecevit'in, "Ayşe tatile çıksın" parolasındaki Ayşe'nin kendisi olduğunu işaret etmesinin ardından hayatında nelerin değiştiğinin sorulması üzerine şöyle konuştu:

"Çok gurur duyduğum, çok mutlu olduğum bir konu hiç şüphe yok ki. Üstünden 50 yıl geçti. 50 yıl sonra bile hatırlanan bir sembol olması ve zaman zaman tekrarlanması, gazetelere çıkması, insanların gelip bana 'Tatile çıkan Ayşe siz misiniz?' diye sorması, bunların hepsi çok güzel, çok mutluluk ve gurur verici. Benim ismim bir sembol ama ben bu olayın kahramanı değilim. Bu olayın kahramanları, o zamanın başbakanı Bülent Ecevit, babam Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Türk Silahlı Kuvvetleri ama ben değilim. Şehitler verdiğimiz önemli bir olay tabii ki ve benim onları sahiplenmem pek mümkün değil. O şerefin sahibi ben olamazdım, onun sahipleri belli."

"Sembolün bir şeklide yaşatılabilmesi önemli"

Harekatın ardından 50 yıl boyunca özellikle temmuz aylarında gazetecilerin kendisini arayıp bir açıklama yapmasını istediğini aktaran Prof. Dr. Ayata, kendisinin ise bu konu hakkında iki karar aldığını belirterek, bunları şöyle açıkladı:

"Birincisi siyaset bilimci kimliğim ile benim ismimle olan bir semboller dizisini birbirinden ayrı tutmak istedim. İkinci kararım ise harekatın 50. yıl dönümüne dek konuşmamak, eğer ölmez de sağ kalırsam 50. yılında konuşmaktı. 50. yılın çok önemli bir sembol olduğunu düşünüyorum. O ortamı yaşamış olan çok az insan kaldı. Zaten o hükümetten sağ olan iki bakan varmış, ismiyle birlikte bilinen bir de ben varım. Ondan sonra da başka hiç kimse yok. O sembolün bir şeklide yaşatılabilmesi önemli. O zaman yapılanların ne kadar büyük bir cesaret gerektirdiğini, ne kadar kararlı olunması, milli hislere ve çıkarlara sahip olarak hareket edilmesi gerektiğini gösteren bir sembol olduğunu düşünüyorum. Onun için konuşmaya karar verdim."

Prof. Dr. Ayata, "Ayşe tatile çıksın" parolasının, harekata yüklediği anlamına ilişkin soru üzerine şunları kaydetti:

"Babam derdi ki eğer ismin Ayşe olmasaydı ismini sembol yapamazdık. Evet Ayşe benim, o tatile çıkan Ayşe de benim ama öbür taraftan Ayşe, Türkiye'de en çok bilinen kadın isimlerinden biri. Sokakta Ayşe diye bağırdığınız zaman size 5-6 kişi bakar. İsmim bu kadar yaygın bir isim olmasaydı ve bu kadar çok halkın çeşitli kesimleri tarafından kullanılan bir isim olmasaydı belki de bu kadar uzun bilinir olmayabilirdi. Yani bu sembolün yaşamasının önemli nedenlerinden birinin aynı zamanda adımın Ayşe olması ile ilgili olduğuna da hiçbir şüphe yok."

"İlk Kıbrıs ziyaretim çok etkileyiciydi

Harekattan sonra KKTC'ye gittiği yıllarla ilgili anılarını paylaşan Ayşe Güneş Ayata, şöyle konuştu:

"İlk olarak 1974 yılını 1975'e bağlayan yılbaşında gittim. Zaten hükümet düşmüştü artık ama babam, Bülent Ecevit ve heyetle birlikte gittik. Havaalanı askeri olduğundan feribotla gittik. Bülent Ecevit'in de ilk gidişi. O yüzden akıl almaz bir kalabalık miting. Herhalde Kıbrıslı Türklerin hepsi orada, kalabalık o kadar büyük. Yani Magosa Limanı, lebalep dolu. Bülent Ecevit ardından babam feribottan merdivenle indiler. Sonra bütün Kıbrıs halkı, 'Ayşe' diye bağırmaya başladı ve ben o kadar utandım ki kendimi merdivenlerin ortasından aşağıya attım. Annemler 'eyvah, bir yerini kırdı mı' diye çok korkmuşlar. Hayır kırmadım. Kıbrıs'a ilk gidişim o. O zaman bütün şehitlikleri, harp alanlarını gezdim. Çok etkileyici, çok duygulandırıcıydı. Bizimle birlikte şehit aileleri de geldi. Hepsi kendi içinde duygusal yoğunluktaydı. İkinci gidişimde duygu yoğunluğu farklıydı. Ben eşimle evlendikten sonra Sayın Denktaş bizi balayına Kıbrıs'a çağırdı ve balayına gittik. Bizi mütevazı evinde ağırladı. Ondan sonra da birkaç defa Kıbrıs'a gittim. ODTÜ'nün Kıbrıs'ta bir kampüsü var, oraya da öğretim üyesi sıfatıyla gittim."

"Harekat sırasında görevdeki iki bakan ve ben, KKTC'de resmi törenlere katılacağız"

Ayşe Güneş Ayata, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yılı dolayısıyla CHP heyeti ile birlikte KKTC'ye giderek resmi törenlere katılacağını ifade etti. Prof. Dr. Ayata, "CHP Genel Başkanı, harekat sırasında görevde olan ve sağ kalan iki bakanı ve beni davet ettiler. Ayın 18'inde KKTC'ye gideceğim. Ayın 20'sinde resmi törene katıldıktan sonra döneceğim. Benim için çok heyecanlı ve çok önemli bir süreç." diye konuştu.

Turan Güneş, parolanın ardından saatine bakarak ayarlama yapıyor

Prof. Dr. Ayata, Cenevre Konferansı öncesi ve sonrasındaki sürece ait aile arşivinden çıkardığı fotoğrafları da paylaştı.

Cenevre Konferansı'nın ardından Esenboğa Havalimanı'nda babasını, hükümetin diğer bakanları ile birlikte karşılamaya gittiğinde Başbakan Ecevit'in "Ayşe tatile çıksın" parolasını basına açıklarken çekilen tarihi fotoğrafa ilişkin Ayşe Güneş Ayata, "Sevgili Ayşe Güneş'e en iyi dileklerimle - Bülent Ecevit 1974' notunu düştüğü ve imzaladığı fotoğraf bu." dedi.

"Ayşe tatile çıksın" parolasının Türkiye'ye ulaştırılmasının ardından babası Turan Güneş'in, Cenevre Konferansı sırasında saatine baktığı anı yansıtan fotoğrafı da gösteren Prof. Dr. Ayata, "Babam bu karede, parolayı Türkiye'ye gönderiyor ve ondan sonra görüşmeleri yapmak üzere toplantıya tekrar girerken o esnada saatine bakıyor. Çünkü saati ayarlamak zorunda. Türkiye'de harekat başlayacak fakat Türkiye'deki harekatın başlama saatiyle görüşmelerin kesilme saatinin senkronize edilmesi lazım. Onun için saatine bakarken bu fotoğrafı çok anlamlı." ifadelerini kullandı.