Bir kısım cemaatlerin, tarikatların siyasetle bu kadar iç içe olmuş olmasını doğrusu hoş görmeyiz. Yani tarikata mensup olan, cemaatlere mensup olan insanların pek tabii olarak siyaset yapma, siyasetle iç içe olma oy kullanma hakları var ve bunu yapıyorlar. Ama bu kadar afişe olma çok sağlıklı bir gidişatın alameti değildir. Ki iki bin yirmi üçteyiz. Türkiye'de bir taraftan ekonomik yıkım var. Öbür taraftan dış politika faciası var ve en önemlisi ahlaki ve manevi tahribat had safhadadır. Ahlaki ve manevi tahribatın bu seviyeye gelmesine vesile olan yapıyı destekleme sadece şununla izah edilebilir. Biz kamulaştık çünkü iktidar yirmi yıldan beri devletin elinde var olan bütün kurum ve kuruluşları özelleştirme ve verimlilik adına özelleştirdi yani verimlilik adına özelleştirdi, sattı. Buna mukabil diyebiliriz ki Türkiye'mizde büyük ölçüde birçok cemaati, tarikatı, yazarı, çizeri, kanaat önderini de kamulaştırdı Kamulaştırmanın bu kadar yoğun olduğu yerde de verimlilik olmaz. Yansımalarını görmekteyiz. Devletin elinde birçok fabrika vardı. Bugün kabul edilen neoliberal ekonomik anlayış çerçevesinde devlet fabrika mı işletir? Devlet şeker pancarı fabrikasını işletir Palet fabrikası mı yapar? Şunu mu yapar? Bunu yapar. Diyerek elde avuçta ne varsa yirmi yıldır özelleştirdik. Verimlilik adına. Buna mukabil yirmi yıldır da piyasada ne kadar cemaat, tarikat kanaat önderi, gazeteci, akademisyen varsa bunlardan bağımlı hale getirildi, kamulaştırıldı. Yani sivil alan devlete, yönetime, devlet partisine Ilişik hale getirildi.