İşte yazının tamamı...
Siyasetimizde mesafe kat edenleri gördükçe, düşünmek ve gerçekten üzülmek gerekiyor. Çünkü işbaşı yaptıkları andan itibaren millete hayırlı işler yapacakları yerde, sadece kendi lehlerine iş yapmaya başladıkları görünmektedir. Bunların bir nevi rant elde etme, zenginleşme uğruna helal-harama bakmaksızın icraatlara giriştiklerini ilme’l yakîn, ayne’l yakîn bizler de görüyor ve biliyoruz. Aslında bunların yaptıkları gafletin daniskasıdır.
Derler ki: “Kalp gafil olduktan sonra, gözün açık olması bir mana ifade etmez.” Önemli olan dalalete düşmemektir. Yani haksızlıkların esiri olmamak, doğru olanın peşinde koşmaktır.
Çünkü: “Hırs ve tamahkârlık ezelde taksim edilen rızkı çoğaltmaz, sadece sahibini zelil eder.” Efkâr-ı umumiyede değersiz kılar, hayırla anılmaz durumuna düşürür. Oysa: “Kamil insan o kimsedir ki, kendisini faziletle süsler, kötü huylarını imha eder.” Böylece toplumun karşısında şerefyab olur, hayırla anılır.
Günümüzde gördüğümüz, makam sahiplerinin kahır ekseriyetinin yolsuzluk yarışı içinde olduklarıdır. Ayrıca haksız bir şekilde hak sahibi olanları tehdit etmekte ve azarlamaktadırlar. Malumdur ki: “Gazap akılları fesada verir, insanı hakikat yolundan saptırır.” Buna mukabil; “İrfan ve zekâ, ruhani bir ışıktır. Onun aydınlattığı yolda gidenler hüsran ve pişmanlık nedir bilmezler.”
Onun için yapılacak olan mahalli seçimlerde oy verilen kişinin zulümkâr olup, olmadığına, harama tevessül edip etmediğine bakmak gerekir. Parti taassubu ile hareket edenler, verdikleri oyla işbaşı yaptırdıklarının her türlü kötü davranışlarından sorumlu olduğunu bilmelidir.
Zira her oy veren kişi, verdiği oydan sorumludur. ‘Benim kanaatim budur’ diyerek vebalden kurtulmak mümkün değildir. Çünkü: “Takva insanı aziz eder, takva Cenabı Hakk’ın emirlerini yerine getirmekten ve yasaklarından korunmaktan ibarettir.” Yoksa namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek kurtuluş için kâfi değildir. Oy verilirken, her konuda olduğu gibi, çok dikkat edilmesi ve emanetin ehline verilmesi gerekir.
Söylenti dairesinde kalsa da böylelerine oy vermek, zulme rıza göstermek olur. Allah da zulmedenleri sevmediği gibi, zulme rıza gösterenleri de sevmez. Onun için hiç kimse ‘benim kanaatim budur’ diyerek oy kullanamaz. Akıllı insan hileye başvuramaz, tariki müstakimi terk edemez, daima Adil Düzenin korunması için çalışır, aksi hal toplumu hüsrana sürükler.
Sonuç olarak, oy kullanırken akıllı davranalım, böylece mesuliyetten kurtulalım. Burada dikkat edilmesi gereken ise kalabalıkların gittiği yanlış yolun değil, azınlık dahi olsa doğru yolun benimsenmesidir. Çünkü ilkinde büyük vebal, ikincide de selamet ve saadet vardır.
Rahman ve Rahim,
Kadir ve Muktedir,
Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz.
Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). Cağaloğlu – 07.03.2024
Not: Makalemizde Sayın Dursun Gürlek’in ‘Edep Nurları’ kitabından istifade edilmiştir.