GÜNDEM

AK Parti'yi Erdoğan'a kim kurdurdu?

Abone Ol

14 Ağustos 2001 yılında kurulan AK Parti, 21. kuruluş yıl dönümünü kutluyor. 2022 yılı NATO toplantısında konuşan R. T. Erdoğan, kendisinin başbakan olmadan önce Amerika başkanlarından Bush'la bir süreç başlattığını ve Türkiye Amerika ilişkilerinde geçmişin eski olduğunu ve bu günlerin iyi ve kötü olarak devam ettiğini söyledi.

AK Parti'nin kuruluşunda Amerika'nın taleplerinin kendisine iletildiğini yıllar sonra açıklayan Abdurrahman Dilipak ise, AK Parti'nin bir Amerika projesi olduğunu ve henüz bu projenin tamamlanmadığını söyledi.

Peki, AK Parti kimler tarafından, hangi şartlar altında neden kuruldu ve ömrünü ne zaman tamamlayacak? AK Parti'nin kuruluş sürecinde kimler yer aldı, bu süreçte yer almadığı halde kimler nelere şahit oldu? İşte o isimler ve açıklamalarıyla Türkiye'nin son 20 yılı...   

REFAH VE FAZİLET'İN KAPATILMASI

21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, iktidarda iken Refah Partisi hakkında, "Laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri" gerekçesiyle dava açtı. Refah Partisi, 8 ay süren dava sonunda, 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. 17 Aralık 1997'de kurulan Fazilet Partisi'de kapatılan partinin yöneticilerinin bir başka partinin yöneticisi olamayacağı, Refah Partisi'nin devamı niteliğinde olması gerekçesiyle 22 Haziran 2001 tarihinde kapatıldı.

1995 seçimlerinde Refah Partisi yüzde 21,37 oy oranı ve kazandığı 158 milletvekilliği ile birinci parti oldu. DYP ile koalisyon hükümeti kuruldu. Koalisyon anlaşmasında önce ilk yııl Erbakan, REFAHYOL Hükümeti'nde 28 Haziran 1996'da başbakan oldu. Ardından anlaşma gereği başbakanlık görevini Tansu Çiller'e devretmek amacıyla 18 Haziran 1997'de istifasını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu. Ancak Demirel, hükümet kurma görevini Çiller'e değil Mesut Yılmaz'a verdi.

16 Ocak 1998'de Refah Partisi'nin kapatılmasının yanı sıra aralarında Erbakan'ın da olduğu 6 isme 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesine karar verilmişti.. Kurulan Fazilet Partisi'nin 14 Mayıs 2000 tarihindeki kongresinde ise Recai Kutan genel başkan seçilmiş, yenilikçiler aday olduğu bu seçimi kaybetti. Refah'ın ardından Fazilet Partisi'nin de 22 Haziran 2001'de kapatılması üzerine Milli Görüş'ün 5. partisi olan Saadet Partisi Recai Kutan başkanlığında 20 Temmuz 2001 tarihinde kuruldu. 1 ay kadar sonra ise Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde yenilikçi ve Milli Görüş gömleğini çıkardığı ifade edilen Adalet ve Kalkınma Partisi 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu.   

ERDOĞAN'IN MAĞDURİYETİ ..!

1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, 6 Aralık 1997'de Siirt'te yaptığı konuşmada, "halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" gerekçesiyle hakkında açılan dava sonucunda 10 ay hapis cezası aldı ve 26 Mart 1999'da cezaevine girdi ve 4 ay 10 gün sonra 24 Temmuz 1999'da tahliye oldu. 14 Ağustos 2001 tarihinde ise AK Parti'yi kurdu.

ERDOĞAN'IN ÖNÜNÜN AÇILMASI

Siyasi yasağı nedeniyle seçimlere giremeyen Erdoğan, Deniz Baykal'ın desteğiyle siyasi yasağının kalması ile iptal edilerek 9 Mart 2003'te yapılan ara seçimle Siirt milletvekili olarak meclise girdi. (Siirt'in Pervari ilçesi Doğanköy'de sandık kurullarının oluşmaması ve bir sandığın kırılması nedeniyle AK Parti'nin başvurusu ile YSK 2 Aralık 2002'de seçim sonuçlarını iptal etmişti)

Abdurrahman Dilipak: Graham Fuller, Gülen'in siyasi ayağını örgütlemem anlamında benimle yaptığı görüşmede getirdiği talep buydu. Graham Fuller'le konuştum. Size rağmen biz var olamıyoruz ama unutmayın ki bize rağmende siz var olamazsınız. 1990-91 yılını söylüyoum. FETÖ ile CIA anlaştığında bunun siyasi ayağını örgütlemem için benimle konuşuyorlardı. Biz sizin ne istediğinizi biliyoruz, özgürlük ve refah istiyorsunuz. Bizimle beraber çalışırsanız biz sizin istediğinizi sağlayabiliriz. Bir koyup üç alacağız şeyi oradan geliyor. Siz, bize şu üç konuda söz verir misiniz? İsrail'e tehdit oluşturmanıza asla izin vermeyeceğiz. İkinci bir alternatif medeniyetten söz etmeyeceksin, batı medeniyeti içinde kendine yer bulacaksın. Üçüncüsü de Amerika ve NATO'nun askeri ve stratejik hedeflerine yönelik söylem geliştirmeyeceksin.



Yurt dışından gelen gazetecilere danışmanlık yaparken yaşadığı ilginç olayları anlatan Gazeteci Banu Avar: 1994 yılı Nisan ayındaydı. Londro'dan dönmüştüm. Kimlerle görüşmek istiyorsunuz diye sordum. Konunun başlığı Refah Partisi dediler. En önemli isim o zaman Necmettin Erbakan'a, başvurayım dedim. Hemen hayır dediler. N. Erbakan'ı istemiyoruz onun hemen yanında A. Gül, T. Erdoğan ve Fehmi Koru'yu istiyoruz dediler. Tayyip Bey'in tercumanı bendim. Ben randevuları ayarladım ve yapıldı. Aradan bir hafta kadar pasifikten bir telefon geldi. Yine konu Refah Partisi. Aradan 1 ay geçti, Amerika'dan bir telefon geldi bire bir aynı konu geçti. N. Erbakan'ı istemiyoruz. A. Gül, Tayyip Erdoğan ve Fehmi Koru'yu istiyoruz denildi. Önceden adam yetiştiriyorlar. Süleyman Demirel'i düşünün, üniversiteyi bitirir bitirmez Amerika'ya götürülmesi, vakıfla okutulması. Bülent Ecevit, Deniz Baykal. Liderlerin çoğu batı eğitiminde geçirilmiştir. Bu önemli mi? O görevlere getirilmiş ve batının suyunda hareketler yapıyorlarsa önemlidir. 82 ülkeden raporlar yaptım oradaki ülkelerde de benzeri özellikleri gördüm. Kendileri yapmak, görünmek istemiyorlar. İçeriden bize hayran bir kitleyi alalım satışları yapsınlar, diyorlar.



Merkez Parti Genel Başkanı Prof.  Dr. Abdurrahim Karslı: Anlaşma şu. Biz sizi iktidara taşıyalım. Size iktidarda sıkıntı çıkaracak unsurları opere edelim. Size gerekli finansal destekleri getirelim. Erbakan hoca bunları kabul etmiyor ama AK Parti'yi kuranlar bunu kabul ediyor. Sizden de istediğimiz şu. İsrail'in güvenliğini artıracaksınız ve önündeki engelleri kaldıracaksınız. Sınırların değişmesi, BOP. İslam'ın yeniden yorumlanması. Numan Kurtulmuş'un ifadesiyle hukuken önlerini açtık, önlerindeki engelleri kaldırdık. AK Parti'nin getirdiği neticeyi özetle dinleyin. İçerde PKK'yı makbul yaptı. Dışarda da İsrail'in önünü açtı. İslam adına da bir sürü terör örgütü icat etti.



Erol Mütercimler: R. T. Erdoğan'ın bu ülkeye başbakan olacağını ilk defa duyduğum yer 24 Ekim 1999'da avukat Münci İnci'nin evidir. Münci Bey beni aradı. Tayyip Bey'in danışmanlığını aldık, rica edip dinlermisin biz anlamadık dedi. Evi anlatıyorum, Fehmi Koru, Emin Şirin, Nazlı Ilıcak, Yalçın Doğan, Bülent Akarcalı, Fehmi Gültekin, Tezcan Yaramancı, Güler Kömürcü ve Mimar Sinan Üniversitesi'nden 3 tane profesör. 15 dakika sonra odaya o günkü Amerikan Konsolosu yardımcısı el ele Tuğrul Türkeş geldi. Kalkıp gideceğim Tayyip Bey'in yanındakii adamı hocam dedi gitmeyin. Tayyip bu ülkeye başbakan olacak. Sizin ddanışmanlığınıza çok ihtiyacı var. Konuşmalar vs birçok şey oldu. Herkes gitti. Münci Bey dedi ki, hoca ne düşünüyorsunuz. Tayyip Bey başbakan olacak ona göre söyle düşünceni. Madem ki başbakan olacak, yurt dışına gönderin rehabilitasyon süreci yaşasın, inglizce kursu aldırılsın, hocalar yetiştirsin. Ne dedi bana biliyor musunuz? Hapishane sürecinde İstanbul Üniversitesi'nden hocalar taşıdık. Tayyip Bey, Londro'da da koleje devam edecek. Demek ki doğru bir strateji belirlemişiz. 2002 seçimleri oldu, 4 Kasım 2002 günü avukat Faik Işık geldi. Abi dedi biz Tayyip Bey'e 5 kişilik bir danışmanlık listesi gönderdik. Tayyip Bey bu ülkeye başbakan olacak. Dedim olmaz, milletvekili bile seçilemedi. Nasıl olacağını anlattı. Dedim olsun, gel yanıma. Deniz Bey önünü açtı mı, açtı. Oldu mu, oldu. Faik Işık geldi. Sonra dedim beni niye ikinci sıraya yazdınız. İlk sırada Nabi Avcı var. Dedim olmaz. Faik Işık, inanılmaz br cümle kurdu. Siz bu tarikat cemaat işlerini anlamazsınız. Şu an Tayyip Bey'in evine girip odasını tıklatırım. Gün gelecek ben bile Tayyip Bey'e 1.5 kilometre yaklaşabileceğim. Çünkü başka bir cemaat onu kuşatacak. Gel, kendi ekibini kur dedi, sonra sen üzülürsün. 24 Ekim 1999'da duyuyorum, seçimin ertesinde duyuyorum bu ülkeye başbakan olacağını.



Abdüllatif Şener: Aynı partinin içinde de olsanız aynı gazetede de yazıyor olsanız herkesin ne yaptığını bilemezsiniz. Ama Erdoğan ABD'ye gitmiş bir takım temaslarda bulunmuş, bunları ben iktidara geldikten sonra o dönem geziye katılan milletvekilinin anlatımıyla duydum. Görmedim ama bugünkü kanaatiniz nedir derseniz, evet bazı trafikler olmuş.



Aytunç Altundal: AB olsun Amerika olsun, Türkiye'de MGK ve TSK'nin, Türkiye demokrasisi konusunda ağırlığı olduğu inancındalar. Bunu durmadan gündeme getiriyorlar. Amerika ve İsrail, neredeyse terfilere karışacak boyutlara geldiler. Orta Doğu'daki bütün olaylar İsrail'in güvendiği için yapılır. İsrail'in güvenliğini bozabileceğine yönelik herhangi bir girişim İsrail'den çok Amerika tarafından engellenir. Türkiye'ye baktığımızda zaman bu tamamına yakını ağız birliği etmiş şekilde Tayyip Erdoğan'ın iktidara yürümesinden yanalar. Amaçları ne olabilir? Niçin böyle bir tercih yapıyorlar. Veya bu tercihteki faktörler ne olabilir. Yaptıkları analizde, Türk halkı Erdoğan ve grubunu seçerse, bu grubun ilerde askerle değişim zeminde mücadele etmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bir siyasi partinin desteklenmesi ve o partinin askerler tarafından onaylanmayacağı. Dolayısıyla Türkiye'nin destabillize edilebileceği yani istikrarsızlaştırılabileceğini öngörüyorlar. Böyle bir olay gerçekleşir mi, o siyasi parti tuzağa düşer mi, düşmez mi?, bahsi diğer. Adamların kafasındaki projeler büyük ölçüde bu. Sonuç olarak, 3 kasım günü seçimler yapılırsa eğer, Amerikalılar, İngilizler ve AB'nin iş başına gelmesini ümit ettikleri hükümet AKP. Bu hükümetle ilerde hazırladıkları tuzakta bu. Yani TSK bunları beğenmesin aralarında tartışma ortamı olsun. İki tarafta buna düşer mi? Adamların projesi olarak gördüklerimiz bu. (15 Şubat 2002)



Mustafa Kamalak: Abdulhamid'in yolu subayları tarafından kesilmişti. Erbakan'ın yolu öğrencileri tarafından kesildi. Orada İsrail devletinin kurulması amaçlanıyordu, şu an ise Büyük İsrail Devleti kurulmak isteniyor.



ESAM konferanslarında açıklamalarda bulunan Mİlli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Erdoğan'ın yeni giydiği gömleği tarif ederken şunları söylemişti; Milli Görüş bu ülkenin tabi çözmüdür, tabi iktidarıdır, kendisidir, aslıdır. Bunun dışında hiçbir şey tutunamaz, boşuna uğraşıyorsunuz. Hiç başka çare yok. Mesele çok basit, bak çok açıkça söylüyorum. Getireceksiniz anahtarları teslim edeceksiniz. Hiç çaresi yok. Yapamazsınız. Biz tarihimiz boyunca bu felaketlerden Mİlli Görüşle kurtulduk. İspat mı istiyorsun. İşte Malazgirt, biz İslanbul'u Milli Görüşle feth ettik, biz Çanakkale'de Milli Görüşle zafer kazandık, biz Niğbolu'ya Milli Görüşle gittik, Viyana'yı Milli Görüşle kuşattık, İstiklal Savaşımızı Milli Görüşle yaptık. Şimdi gelmişler, boğazımızı sıkıyorlar. Yine bu sıkan elleri atacağız. Yeniden Büyük Türkiye'yi kuracağız, yeni bir dünya kuracağız, Allah'ın izniyle.