TV5'te yayınlanan, Kulis Ankara programına AK Parti kurucuları arasında yer almış olan, Eski Milli Eğitim Bakanı ve Kültür Bakanı Hüseyin Çelik konuk oldu.
İktidarın izlediği politikalara değinen Çelik, TV5 Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yılmaz'ın sorularını cevaplandırdı.
Açılan imam hatipler ile dindar nesil yetiştirilemeyeceğine dikkat çeken, Çelik'in konuşması şu şekilde;
Her köşe başına bir okul açmanın çok mantıklı olduğu kanaatinde de değilim
Benim dönemimde sadece imam hatip okulunu açmakla dindar nesil falan yetiştiremezsiniz, ben Milli Eğitim Bakanı iken 434 tane imam hatip okulu vardı. Şu anda sizce kaç tane imam hatip? 1682 iki ay önceki rakamdı lise, 3500 de imam hatip ortaokulu var, toplamda 5 bin küsur imam hatip okulu var. Şimdi bu da işin cılkını çıkarmaktır, işin kabak tadı verdiği anlamına gelir. Sonuç itibariyle eskiden çocuklarını imam hatip okullarına gönderenler benim çocuğum dini eğitim alsın diye gönderiyordu, imam olsun veya vaiz olsun falan diye göndermiyordu. Bugün de öyle ama fark şu, bizim mesela AK Parti hükümeti döneminde Hazreti Peygamberin hayatını konu alan siyer dersi, tersleşmeli olarak kondu, Kur'an-ı Kerim dersi seçmeli olarak kondu, yani isteyen Kur'an-ı Kerim'i çok iyi öğrenebilir, Kur'an-ı Kerim'i okumayı öğrenebilir, Kur'an-ı Kerim'in mealini öğrenebilir, Kur'an-ı Kerim'in manasını öğrenebilir ve İslam tarihini, Hazreti Peygamber'in hayatını öğrenebilir.
Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin kapsamının dışında çok daha derinlikli bir din eğitimi alabilir. Şimdi bu fark getirdiği için dolayısıyla eğer amaç imam vesaire olmayacaksa yine de tercihini yapan insanlar bu okullara gidebilir, ama bunun sayesinde beş bin yapmak, birçok yerde görüyorum. Bin kişilik okullarda 100- 150 öğrenci var, her köşe başında böyle bir okul açmanın ben çok mantıklı olduğu kanaatinde de değilim.
Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü çıkışına değinen Çelik, "CHP büyük hatalar yaptılar ancak geçmişte söylenen sözlerler siyasi liderler söyledikleri ile yargılanmamalı" diyerek sözlerine şöyle devam etti;
“CHP başörtüsüyle ilgili çok büyük hatalar yaptı”
Şimdi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 2017’den itibaren üniversitelerdeki bu besilerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyleye geldi. Milletvekilleri başlarını kapattığı zaman CHP'nin genel başkanı olarak bir tepki göstermediği gibi kendi partili milletvekilleri de Meclisteki hanımefendilere herhangi bir tepki göstermediler biliyorsunuz, o gün bugündür Kemal Kılıçdaroğlu şöyle hakkını teslim etmemiz lazım. Kemal Bey Kemalizm, laiklik, Atatürkçülük, başörtüsü, irtica vesair üzerinden siyaset yapan Cumhuriyet Halk Partisi'ni toplumun gerçek gündemiyle ilgilenen bir parti haline getirdi. Bu Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun artı hanesidir.
Geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu başörtüsüyle ilgili CHP de Kemal Kılıçdaroğlu da çok büyük hatalar yaptılar, o hatalar arşivdeki yerini almış durumdadır peki sonra ne oldu? Sayın Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki kardeşim bu başörtü meselesi eğer veyahut da başörtüsüyle kamuda çalışma meselesi Türkiye'de bir çatışma, bir kavga meselesi, bir ayrışma meselesi olarak algılanıyorsa yarın bir iktidar değişikliğinde bizim bu meseleyi eskiye dönüştüreceğimiz şeklinde de bir propaganda ve iddia varsa buyurun bir kanunla dolu bir kanun teklifi hazırlayalım ve bu işi kanunla çözelim diye bir teklifte bulundu.
Ben bunu çok saygıdeğer buluyorum ve bundan dolayı da Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu alkışlıyorum. Eğer geçmişte siyasi liderlerin söylediklerinden dolayı onları bugün yargılarsanız, ha sen dün de böyle demiştin. Sen bugün nasıl böyle söylersin derseniz.
Bakın Sayın Bahçeli dedi ki; “Balda tuz olmaz, suda ateş yanmaz, tekeden süt çıkmaz. Bunlar ne kadar muhalse Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz” dedi.
Partilileri de çılgınca alkışlıyorlardı, yani öyle böyle bir alkış değil, herkes Cumhurbaşkanı olur ama Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmaz diyen Bahçeli bugün Sayın Tayyip Erdoğan'ın bir numaralı destekçisidir ve bugünden bizi aday bellidir, irade bellidir diye meydanlarda bunun propagandasını yapıyor.
Karşınızdakilere vatan haini, FETÖCÜ derseniz bir yere varamazsınız
İnançları, hayatlarını tanzim etme biçimleri, değerlere sahip oldukları değerler itibariyle Ali Babacan da Ahmet Davutoğlu da Temel Karamollaoğlu, Meral Akşener ve Gültekin Uysal da Sayın Tayyip Erdoğan'a, AK Parti'ye yakındır, CHP'ye ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yakın değil. Peki bugün onlar onunla beraber hareket ediyorsa AK Parti'nin Sayın Cumhurbaşkanı'nın oturup bir muhasebe yapması gerekmez mi? MHP'yle AK Parti'yle iş birliği bir sıkıntı yaratmıyor, peki şimdi biz MHP'yle AK Parti'nin başlangıçtaki konumlarda şöyle gözünüzün önüne getirin, mesela Sayın Meral Akşener'in partisi MHP'den kopmuş bir değil mi? Daha da daha liberal, daha özgürlükçü. MHP'nin hali ortada, Büyük Birlik Partisi'yle AK Parti bir araya gelirse problem olmuyor, diğerleri bir araya gelir. Şöyle bakın, bunlar yerli, milli deniyor, sizin karşınızda olan herkese hain, vatan haini, ajan, dış güçlerin maşası, FETÖ'cü vesair derseniz bir yere varamazsınız.
“‘Dış güçler’ lafını banal buluyorum”
Şimdi bir kere mesela herkes bu masayı, bu altını masayı Amerikalılar dış güçler kurdu diyor Böyle bir şey var mı ya! Vallahi ben bu dış güçler lafını falan o kadar artık banal buluyorum. Bugünkü mesele değil, bütün İslam dünyasının derdi budur hatta İslam dünyasının değil, bütün dünyanın derdi budur. İyi bir şey olursa, iyi bir gelişme olursa kendileri yapıyorlar ama kötü bir şey olursa dış güçler onların yerli işbirlikçileri, üst akıl, faiz lobisi Efendim yabancı istihbarat şefleri.
Not kırk gelirse, ortaokulda biz mesela dört sekiz, dokuz, on aldığımız zaman ben aldım diyor bir, iki, üç olunca hoca verdi, zaten bana gıcık. Ben şimdi şunu diyorum, değerli arkadaşlar biz dış güçleri yeni mi keşfettik? Ya bu biz bir dünyada yaşıyoruz ya bizim dostlarımız var, düşmanlarımız elbette var ama dostluk da düşmanlık da baki değil, dün dost olan, bugün düşman, bugün düşman olan, yarın dost olabilir.
Kılıç: Başkanlık sistemi AK Parti'nin kabul ettiği bir tuzaktı
Başkanlık sistemi AK Parti'nin maalesef rızasıyla kabul ettiği bir tuzaktı. Şimdi yüzde 34’le biz Cumhurbaşkanı, başbakan AK Partili miydi? Yüzde 34’le biz 363 milletvekili aldık mı? Meclis başkanını seçtik, cumhurbaşkanını da seçtik mi, yüzde kırk yediyle geldik. 50+1 ‘e AK Parti kendisini mahkûm etti bu başkanlık sistemiyle beraber.
Efendim o zaman da tezimiz şuydu; eğer başbakan, cumhurbaşkanı tek kişi olursa biz uçacağız, cumhurbaşkanı ayrı telden başbakan ayrı telden olursa o zaman memleket işte istikrarsızlığa doğru gider, kaosa doğru gider denildi. AK Parti'nin çıraklık dönemi 2002 ile 2007 yılları arasıdır ve en başarılı dönemidir AK Parti'nin. Kimdir Cumhurbaşkanı, Ahmet Necdet Sezer. Ahmet Necdet Sezer, bize çelme takmak için bize mâni olmak için elinden ne geliyorsa yapıyordu. Sayın Cumhurbaşkanı bize karşıydı, Anayasa Mahkemesi bize karşıydı, yargıtay karşıydı, danıştay karşıydı, sayıştay karşıydı, asker karşıydı, medya karşıydı. Ama bakın bütün bu karşı olmalara rağmen bütün bu dış saldırılar AK Parti'yi kendi içinde konsolide ediyordu ve halk bizimle beraberdi.
Bütün kapatmalar, bunlar, şunları da açtık dedik, şimdi kendimizi 50+1’e birde mahkûm edince MHP geldi oldu müttefik, şimdi MHP bu başkanlık sistemine Türkiye'yi koalisyonlardan kurtaralım diye gelmedik mi. Parlamenter sistemde koalisyonlar seçimden sonra yapılıyor, şimdi seçimden önce yapılıyor aradaki fark ne? Şimdi MHP'nin adı konmamış bir ortağı olduğu, hükümet içinde yer almadığı halde her konuda rey sahibi, söz sahibi ve etkinlik sahibi oldu bir yerde. Siz demokratik açılımdan, kürt haklarından falan söz edebilir misiniz, neticede MHP Türkçülük üzerinden siyaset yapan bir partidir ve dolayısıyla bunun böyle olacağını biraz okuması yapabilen bir öyle olduğunu söyler.