Depremden etkilenen bütün illerde enkaz kaldırma çalışmaları büyük trajedilerle devam ettiğini enkazdan çıkan ceset ve parçaları otopsiye gittiğini ifade eden GİK Üyesi Çalışkan, ‘’Moloz kaldırma işi muhtemelen birkaç ay içerisinde sona erecek. Ancak mesele bununla bitmiyor. Deprem sonrası büyük ölçüde tahliye edilen bölgeye vatandaşların tekrar dönüşünü sağlayacak ve hızlandıracak planlamaları yapılması ve bunların acilen hayata geçirilmesi gereklidir. ‘’Halk nasıl tekrar dönecek?’’ sorusuna cevap aranırken öncelikle barınma sorunu çözülmelidir. Fabrikalar eleman bulamadığından çalışmıyor. Başka vilayetlere gidenler iş bulamıyor, tekrar dönmek istiyor. Bu kısır döngü kısa sürede belki konteynerlerle çözülür ama uzun vadede acl kalıcı yapılar şart. Bütün bunlarla beraber eğitim, sağlık, ulaşım, altyapı, sanayi konularında mutlaka büyük yatırımlar yapılması gerekiyor ki, insanların Hatay’a dönüşü hızlansın.’’ Dedi.

11586

Stratejik Önem

Geçmişten günümüze Hatay’ın jeopolitik ve stratejik önemi olduğuna vurgu yapan GİK Üyesi Çalışkan, ‘’Yeraltı – yerüstü kaynaklarıyla, konumuyla, tarihi ve kültürel yapısıyla, gastronomi, tarım, turizm potansiyeli, havası, suyu, iklimi, toprağının verimliliğiyle yılda birkaç ürün hasadı ve ürün çeşitleri, öneminin anlaşılması için yeterli olsa gerek.

Hatay, Türkiye’nin Orta Doğu’ya açılan kapısıdır. Türkiye, dünyada stratejik konum itibairyle Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlıyor. Bu bağlantı Hatay üzerinden gerçekleşiyor. İstanbul, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlıyorsa, Antakya da Orta Doğu ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görüyor. Bu nedenle herkesin gözü kulağı Hatay üzerindedir. Hatta Hatay üzerinde her zaman küresel planlar yapılmıştır.

Özellikle depremden sonra ortaya çıkan demografik yapı değişikliği gündemde. Büyük Orta Doğu Projesi ( BOP) çerçevesinde sürdürülen projelerle sınır ötesindeki illerde demografik yapı değişimi gerçekleşiyordu. Bugün de benzer bir durumun Hatay’da yaşanmasından edişe edilmelidir.’’ İfadelerini kullandı.

Çözüm önerilerini de sıralayan Çalışkan şehrin giriş çıkışlarına ilişkin, ‘’ Kahramanmaraş’ın; Gaziantep, Kayseri, Malatya, Hatay ve Adana yolu gibi yedi-seks çıkışı varken b şehrin sadece Belen geçidi üzerinden bir girişinin olması enkaz kurtarma ve yardım ekibinin ulaşımını olumsuz etkiledi.

Edirne Kapıkule sınırından başlayıp İskenderun’da biten otoyolun kalan kısmı da tamamlanarak Antakya’ya kadar ulaştırılması gerekiyor.

Hatay’ın öncelikle yapılması gereken işlerinden birincisi yeni yerleşim yerleri ve geleceğe yönelik planların tamamlanması ve halka paylaşılmasıdır.

İkinci olarak; İskenderun – Belen arasındaki tğnel geçişinin sağlanması ve otobanın uzatılarak şehre giriş yollarının sayısının artırılmasıdır.

Üçüncü olaraksa; demografik yapı değişimi ve mühendisliklerle Hatay’ın jeopolitik konumu ihmal edilmemelidir.

Özetle; 20 yıl Fransız komiseri tarafından yönetildikten ve iki yıl bağımsız devlet olduktan sonra referandumda Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlandı. Bu andan itibaren Suriye rejiminin hak iddiasında bulunduğu, onlarca yıldır iki ülke arasında kriz olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle gelecekte Hatay’da muhtemel bir referandumda ‘’ Türkiye’nin mi, Suriye’nin mi bir parçası olmak istersiniz Yoksa bağımsız bir devlet mi olmak istersiniz? Sorusuna insanların ‘’doğru cevap’’ vermesini sağlayacak bir zemin hazırlanmalıdır.

Hatay, Hatay’dan ibaret değildir. Türkiye’de deprem vardır. Hatay’da deprem artı milli güvenlik sorunu vardır ‘’ dedi.

res10 (1)

'İkiz Yasalar' endişesi

Çalışkan’ın değindiği Demografik yapı ve Referandum konusu akıllara ‘İkiz yasaları getirdi. 4 Haziran 2003 tarihinde Meclis’te kanunlaşan yasada; “1. bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. 2. ise bütün halklar, … Doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinde kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz” denildi. Sözleşmeye göre, bu ülke içinde kendini halk olarak tanımlayanlar, kendi kaderlerini tayin hakkına sahip oluyor.