Doğan yaşadıklarını şöyle dile getirdi: Ben çadırdayım. Eşyalarımız dışarıda kaldı. Çadıra herhalde bir ay sonra ulaşabildik. Yani açık söyleyeyim. Bir aydan da fazla oldu. Odunlukta kalıyorduk. Yani odunlukta o farelerin içinde kalıyorduk. O şeyde artık ne yapacağımızı bilmiyorduk. Ben daha o günden beri inanmazsınız belki, daha duşumu bile alamamışım.”
“Daha bizim AFAD olsun, Kızılay olsun daha burada olmadığını söyleyen insanlar için de bazı şahıslar, kendini bir şey zanneden şahıslar çıkıp diyor ki, ‘Bunlar hainlik yapıyor, yok bunlar bilmem ne yapıyor’ gibi ağza alınmayacak ithamlarda bulunuyor” diyen Doğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şöyle seslendi:
Ben o şahsa, o söyledikleri her bir sözü bir bir iade ediyorum. Zat- ı muhterem, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı buraya gelmişti. İnsanların yıkılan evleri için birtakım vaatlerde bulunduğunu beyan etmiş. Hâlâ orada çıkmış, siyaset yapıyor. Biraz gerçekten yani zerre kadar, -bu benim kendi kelamımdır- utanma olsa onda, demez ki millet canının derdine düşmüş, milletin ocağına ateş düşmüş, ‘Ben millete bir teselli olarak ne yapabilirim’ diyeceği yerde gelmiş burada; halkımızın, yani bütün siyasi partiler halkımızın partileridir, ben hiçbir partiye kalkıp ‘zürriyetsiz’ diyemezsin.
Bir devletin bir geleneği vardır. O devletin geleneklerine uymak zorundasın. Sen ihlal ediyorsun. Sen yasaları çiğniyorsun. Yasaları çiğnemek için de kendine iyi olan şeyleri Meclis’te, kendi taraftarlarına kabul ettirip, el kaldırtıp, el indirtip bunları bu şekilde yasalaştırıp haram yiyorsun.Sen Cumhurbaşkanım değilsin benim. Olamazsın.