"Bitmeyen Gece - Biden'ın Gazze Savaşı" (The Night Won't End - Biden's War on Gaza) belgeselinin baş yapımcısı Leyla al-Arian, belgeseli İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurması için yapılan baskıya katkı sunma umuduyla hazırladıklarını anlattı.

Arian, İsrail ordusunun, Gazze'nin doğusundaki Derec Mahallesi'nde yerinden edilen sivillerin sığındığı Et-Tabiin Okulu'na 10 Ağustos'ta düzenlediği saldırıda 100'den fazla Filistinlinin öldürüldüğünü hatırlatarak, "Bu saldırıda kullanılan bombanın ABD yapımı olduğunu biliyoruz. ABD'nin, İsrail'i silahlandıran ve ona hayati destek sağlayan bir süper güç olarak İsrail üzerinde muazzam bir etkisi olduğunu da biliyoruz. Biden yönetimi biraz baskı uygulamayı seçerse, İsrail dizginlenebilir. Ancak bunu yapmayı tercih etmiyorlar ve bu silah transferleri, Gazze'deki Filistinlilerin öldürülmesini kolaylaştırıyor. Bunun farkındayız." değerlendirmesini yaptı.

ABD'nin İsrail'in insan hakları ihlalleriyle suçlanan askeri birimlerine silah tedarik etmesi nedeniyle sivillerin öldürüldüğü saldırılarda çok belirgin bir rolü olduğundan bahseden Arian, Biden yönetiminin yaklaşık bir hafta önce, Gazze'ye saldırıları devam eden İsrail'e toplam değeri 20 milyar doları aşan silah ve mühimmat satışına onay verdiğini kaydetti.

Arian, 7 Ekim'in hemen ardından ABD'nin bölgeye savaş gemilerini gönderdiğini anımsatarak, "Orta Doğu'daki herhangi bir uluslararası haber ele alınırken ABD'nin bağlantısı da incelenmeli. Bu yüzden 'Bitmeyen Gece' belgeselini Al Jazeera İngilizce'nin Washington DC'deki tek yerleşik belgesel programı olan 'Fay Hatları'nda (Fault Lines) yapmaya karar verdik." diye konuştu.

Zeugma Mozaik Müzesi 442 bin ziyaretçiyle rekor kırdı Zeugma Mozaik Müzesi 442 bin ziyaretçiyle rekor kırdı

Yüzlerce sivilin öldürüldüğü saldırılar İsrail için sıradanlaştı

ABD'nin İsrail'e tedarik ettiği silahların çok fazla saldırıda kullanılması nedeniyle savaştaki rolünün tamamını resmetmenin çok zor olduğunu kaydeden Arian, bu nedenle belgeselde 11 Aralık'ta yüzden fazla kişinin öldürüldüğü hava saldırısı ve ölmemek için Filistin Kızılayı'nı arayıp yalvaran 6 yaşındaki Gazzeli kız çocuğu Hind Receb'in öldürülmesi gibi vakalara odaklandıklarını ifade etti.

Arian, belgeselde ele aldıkları vakaları incelerken Airwars, Forensic Architecture ve Earshot gibi kuruluşlardan teknik destek aldıklarını ve adli bilim metotlarıyla inceleme yaptıklarının altını çizerek, 11 Aralık sabahının erken saatlerinde yarısı çocuk yüzden fazla sivilin öldürüldüğü hava saldırısında binada savaşçı bulunduğuna dair hiçbir iz bulamadıklarını dile getirdi.

11 Aralık'ta gerçekleştirilen saldırının İsrail'in tipik bir saldırısı olduğunu ve bu saldırıların hesabı sorulmadığı için on binlerce sivil, rekor sayıda çocuk ve gazetecinin öldürüldüğünü vurgulayan Arian, Gazze halkının ayrım gözetmeyen saldırıların yanı sıra abluka nedeniyle su, yiyecek, yakıt ve iletişim gibi sorunlarda yaşadığını bu nedenle belgesel için Gazze'den iş birliği yaptıkları gazetecilerin çok zor koşullar altında çalışmak zorunda kaldığını belirtti.

"Uluslararası toplum İsrail'i dizginlemekte başarısız oldu"

Arian, belgeselin hazırlanış sürecinde birlikte çalıştıkları gazetecilerin hem koşullar nedeniyle hem de duygusal açıdan çok zor durumda kaldıklarını anlatarak şunları söyledi:

"Bu gazeteciler son derece zor koşullar altında çalışıyorlar. Özellikle kuzeyde açlıkla mücadele eden Gazze halkı, yiyecek, sınırlı su ve yakıt yokluğu gibi zorluklarla karşı karşıya. Ayrıca yakıt kıtlığı nedeniyle ulaşım sorunları yaşıyorlar. İletişim de bir diğer sorun. Sadece telefonla bir kaynağı arayıp ulaşamıyorlar; kaynağa kadar gitmek zorundalar. Bu, bir eşeğe binmek veya uzun mesafeler yürümek anlamına gelebilir. Elbette duygusal olarak da çok zor, çünkü bu gazetecilerden birçoğu da kendi aile üyelerini kaybetmiş durumda. Örneğin, birlikte çalıştığımız kameramanlardan biri, beş yaşındaki kızının aralık ayında bir İsrail keskin nişancısı tarafından gözlerinin önünde vurularak öldürülmesine tanık oldu. Bu gazeteciler inanılmaz derecede dirençli, profesyonel ve çok çalışkanlar ancak olağanüstü zor koşullar altında çalışıyorlar."

Belgeselin hazırlanış sürecinin kendisi ve ekibi için de duygusal açıdan çok zor olduğunu ifade eden Arian, Gazze'den gelen korkunç katliam görüntülerine ve duygusal olaylara rağmen adli olarak belgelenmiş ve kanıtlı malzemelerin kullanıldığı bir belgesel hazırladıklarını ve gazetecilik etiğini her şeyin önünde tuttuklarını kaydetti.

Arian, belgeseli İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurması için yapılan baskıya katkı sunma umuduyla hazırladıklarını kaydederek sözlerini şu şekilde tamamladı:

"Sadece Hind'in öldürülmesi veya ele aldığımız hava saldırısı değil ayrıca güvenli bölgeye gitmeleri söylenen insanların o bölgelerde öldürülmeleri söz konusu. Beyaz bayrak sallayan insanlar keskin nişancılar tarafından vuruluyor. Gazze'den dönen bir ABD'li doktor 'Hiç bu kadar çocuğun keskin nişancılar tarafından vurulduğunu görmemiştim' dedi. İsrail hiçbir kural ve kısıtlama olamadan hareket ediyor. Sonuç olarak Gazze halkını toplu cezalandırmaya maruz bıraktıkları çıkarımını yapmaktan başka seçenek kalmıyor. Gazze'de kaç kişi daha ölecek? Ne yazık ki uluslararası toplum, İsrail'i dizginlemekte ve terör saltanatını durdurmakta başarısız oldu."