6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremler birçok ilde yaşayan yüzbinlerce vatandaşın yaşamını büyük oranda etkiledi. Evleri yıkılan, ailelerini kaybeden, eğitimden geri kalan çocukların psikolojileri ve bundan sonraki yaşamları büyük oranda değişti. 

İstanbul Medeniyet Üniversitesi, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli 7 büyüklüğünde meydana gelen yıkıcı iki depremin ardından yakın tarihte yaşanan 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri üzerine sosyolojik inceleme çalışmasını paylaştı.Tasarımsu (63)-2

Prof. Dr. Aytül Kasaboğlu ve Prof. Dr. Mehmet Ecevit tarafından yapılan çalışma Temmuz-Eylül 2000 arasında yürütülmüş.  Araştırmanın örneklem birimi hane olarak seçilmiş ve bölgedeki prefabrik evlerde barınan (250 haneden) 500 depremzede çalışmaya dahil edilmiş.

Çalışmada demografik özellikleri belirlemek amacıyla illere göre dağılım, doğum yeri, yaş, eğitim, deprem öncesi ve sonrası çalışma durumu, mesleki konum, sosyal güvence, aile yapısı, çocuk sahipliği, konut mülkiyetine ilişkin sorular bulunmakta.1-24

Peki depremzedeler ne tür yapısal değişimlerle karşılaşmıştır?

Deprem öncesi ve sonrasına yönelik karşılaştırma neticesinde yakınlarını kaybetmenin yanında ciddi sağlık sorunları yaşamışlardır. Ev ve eşyalarına ek olarak gayrimenkul gelirlerini kaybettikleri anlaşılmaktadır.2-18

"Sosyal bağlarda zedeleme"

Sosyo-kültürel değişimlerde ise din dışında neredeyse tüm sosyal bağlarda zedelenme söz konusudur. Devletten beklentilerdeki artışa rağmen devlete ve politikacılara güvende bir azalış olmuştur. Yerel yönetimlerden ve politikacılardan beklentilerde ise değişme yaşanmamıştır.3-9

"Dünyanın adil olmadığı ve kızgınlık fikrinde artış"

Psiko-sosyal değişimler incelendiğindeyse alkol kullanımında anlamlı bir artış yaşanmazken uyku kaçması ve gelecek endişesi başta olmak üzere kızgınlık, dünyanın adil olmadığı fikri ve sigara kullanımında artış yaşanmış olduğu görülmektedir.4-6

Sosyal değerlere ilişkin ilk kısımda araştırmacılar ilk olarak materyalizme ilişkin farklı değişken kategorileri belirleyerek regresyon analizine tabi tutmuşlardır. Sonuçlara göre yüksek gelir tercihi üzerinde en etkili olan bağımsız değişken eğitim olmuştur. Sosyal değerlerle ilgili ikinci kısımda geleneksel değerler kategorilere regresyon analizi yapılmıştır. Geleneksel değerlere yönelik farklı bir tutum izleyen en belirleyici değişken eğitim olmuştur. Eğitim düzeyi yükseldikçe geleneksel değerleri benimseme oranı düşmektedir.

Yabancılaşmayla ilgili kurgulanan reg. ve kikare testlerinde de eğitim dikkat çekmektedir. Eğitim düzeyi yükseldikçe yabancılaşma bileşenlerinde düşüş görülmektedir. Çalışıyor olmanın ise bireylerin anlamsızlık ve güçsüzlük durumlarını azaltan etkisinin varlığı söz konusudur. 

Deprem sigortası ve önlemi, konut denetimi, gönüllülük, kursa katılma gibi bileşenleri içeren sorumlu davranma üzerine kurgulanan regresyon ve kikare testlerinde eğitim düzeyindeki artışın duyarlı sosyal davranışlarda bulunma durumunda yükselmeye neden olduğu görülmektedir.

Karşılaşılan zararları azaltmada, destek gereksinimi hususunda devlet desteğinin sürmesinden ziyade iş becerisi kazanmayı tercih etme durumu; üniversite mezunlarında daha yüksektir. Gençler ise, yaşlılara oranla daha yüksek oranda konuta karşı iş tercihi yapmışlardır.

"En çok finansal ve eğitim desteği beklentisi"

Afetzedeler en çok finansal ikinci olarak ise çocukların eğitimi hususunda destek beklemişlerdir. Deprem sonrasında yaşanan can ve mal güvenliği sorununun düşük bir oranda olması depremzedelerin olağanüstü koşulları olağanlaştırabilme becerilerine örnektir.

Depremzedelerin en çok desteğe ihtiyaç duydukları 5 alan üzerine kurgulanan regresyon ve kikare testlerinde eğitim düzeyi düşük olanların ve konut sahibi olmayanların finansal desteğe ihtiyaçları daha fazla olduğu görülmektedir.

"Depremzedeler %80 destek beklerken bu destek %20 olmuştur"

Depremzedeler %80 oranında devletten destek görmek istediklerini belirtirken bu desteğin %20 oranında kalması dikkat çekici olmuştur. Devlet kurumlarının bu depremin ardından yoğun eleştirilerle karşılaştığı anlaşılmaktadır.

Depremzedelerin STK’dan ve yakınlarından beklediklerinden daha fazla destek almaları dikkat çekicidir. Bu doğrultuda devlet kurumlarının ulaşamadığı alanlarda STK ve yakınların bir tampon vazifesi gördükleri anlaşılmaktadır.

Sonuç ve öneri

Sonuç ve öneri kısmında Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak gerekli olan planlama ve düzenlemelerin üzerinde duran araştırmacılar; yerel yönetimler, özel sektör ve STK’ların devlet kurumlarıyla koordinasyonlu çalışmasının üzerinde durmuşlardır. Eğitim araştırmada en etkili bağımsız değişken olmuştur. Depremzedeler kendileri ve çocukları için yeni beceri ve kazanımlar elde etme talebinde bulunmuşlardır. Bu nedenle eğitime ilişkin olarak alternatifli politikaların geliştirilmesinin önemli olacağı yorumu yapılmıştır.

Depremin yeryüzünü sarsıcı etkisinin yanında sosyal düzeni de sarstığının üzerinde durulurken insanların güçlendirilmeleri ve gelecekleri konusunda alacakları kararlarda katılım sağlamalarının ve belirsizlik durumuna ilişkin yapıcı eylemlerin üzerinde durulmuştur.

Sosyoloji, jeoloji, jeomorfoloji, sismoloji, ekonomi gibi bilimlerin katılımıyla disiplinler üstü çalışmaların yapılması gerektiği belirtilmiş ve bu bilimlerin kendi argümanlarını kullanacakları ortak çalışmalarla çok faktörlü çözümlerin geliştirilmesi önemsenmiştir.

Kaynak: Kasapoğlu, Aytül ve Ecevit, Mehmet (2001). Depremin Sosyolojik Araştırması, Sosyoloji Derneği Yayınları, Ankara